Yüce dinimiz İslam’a göre insan değerli, saygın ve mükerrem bir varlıktır. Kadının da erkeğin de varoluş gayesi, Allah’a itaat ve yaratılmışlara merhametle yeryüzünde iyiliğin egemen olması için gayret etmektir. Dolayısıyla kadın ve erkek arasında, yaratılış gayesi, kulluk ve yeryüzü sorumluluğu açısından hiçbir fark yoktur. İnsan için Rabbimizin belirlediği yegâne değer ölçüsü; Allah’a saygıyla bağlanmak ve O’nun ölçülerine hakkıyla uymak anlamına gelen takvadır.
Nitekim Kur’an-ı Kerim’in gelişi ve Peygamber Efendimizin kararlı mücadelesiyle; kadınlara ve bilhassa kız çocuklarına karşı insanlık dışı muamelenin reva görüldüğü cahiliye anlayışı ortadan kaldırılmış; insani erdemlerin en güzel örneklerinin yaşandığı, ahlaki ve hukuki değerlerin hâkim olduğu bir toplum ve medeniyet inşa edilmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s), insanlığın ufkunu aydınlatan evrensel mesajlarını bütün yeryüzüne ilan ettiği veda hutbesinde, kadınların haklarını gözetmeyi, bu hususta Allah’tan sakınmayı, kadın ve erkeklerin birbirlerinin haklarına riayet etmeleri gerektiğini Müslümanlara bir sorumluluk ve insanlığa bir ölçü olarak, açıkça beyan buyurmuştur. Peygamber Efendimizin bu çağrısı ve vahyin eşsiz rehberliğiyle şekillenen nezaket, zarafet, adalet ve merhamet yüklü sünnet-i seniyyesi, bütün zamanlar için en ideal ve evrensel hayat modelidir.
Maalesef günümüzde din, dil, ırk, coğrafya ve sosyal statü gözetmeksizin tüm insanlığı tehdit edecek bir boyuta ulaşan şiddet, en çok kadınlarımızı etkilemektedir. İnsanlık onurunu zedeleyen bu durum, cahiliye anlayışının sadece bir çağa hasredilmeyip bir zihniyete işaret eden boyutunu gözler önüne sermektedir.
Büyük bir üzüntüyle ifade etmeliyim ki temeli ahlak ve hukuka, şefkat ve merhamete dayanan büyük bir medeniyetin mensupları olarak toplumumuzda şahit olduğumuz kadına yönelik şiddet görüntüleri, vicdanları yaralamaktadır. Güzel ahlak ve iyiliğe dair her cümleyi mahcup eden bu insanlık dışı davranışların asla hiçbir gerekçesinin ve mazeretinin olamayacağı açıktır.
Önemle ifade etmeliyim ki, bugün kadın ve erkek, birbirlerini destekleyen ve tamamlayan bireyler olarak beraberce daha huzurlu bir hayatı inşa edeceklerdir. Bunun için de dinimizin üzerinde ehemmiyetle durduğu gibi, ailede ve toplumda sevgi, şefkat ve merhametin hâkim kılınması, özellikle eşler arası iletişimde karşılıklı saygı ve anlayışın ön planda tutulması büyük önem arz etmektedir.
Zira Müslümanlar olarak her günü, kadınlara, birbirimize, çevreye ve tüm varlığa karşı adalet, merhamet ve sorumluluk bilinciyle geçirmemiz inancımızın bir gereğidir.
Bu bağlamda bütün boyutlarıyla şiddetin ortadan kalkması, insan onurunun korunması, adaletin ve merhametin önce yüreklerde, sonra tüm yeryüzünde hâkim kılınması adına herkesin üzerine düşen tüm sorumlulukları büyük bir özveriyle yerine getirmesi ihmal edilemez bir yükümlülüktür.
Bu itibarla, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nün, savaşın, şiddetin ve ayrımcılığın mağdur ettiği nice kadına umut olmasını diliyorum. Kadının özdeğeri ve sahip olduğu haklar konusunda etkin bir farkındalığa ve küresel boyutta şefkat ve merhametin hâkimiyetine vesile olmasını temenni ediyorum.
Prof. Dr. Ali ERBAŞ
Diyanet İşleri Başkanı